top of page

DİJİTAL ÇAĞDA ÇOCUK VE EBEVEYN İLETİŞİMİ

  • Yazarın fotoğrafı: Begüm Rana YEŞİL
    Begüm Rana YEŞİL
  • 11 Ağu
  • 6 dakikada okunur
  1. Dijital hayatın çocuklar üzerindeki etkisi

Teknoloji artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Sabah uyandığımızda birçoğumuzun ilk yaptığı eline telefonu alarak sosyal mecralarda gezinmek oldu. Peki böylesine dijitalleşmiş bir çağda çocuklarla dengeyi nasıl sağlayacağız?

Yetiştiğimiz nesil, dijital hayatla doğmamış, sonradan adapte olmuş halde. Çocuklarımız ise direkt ekranlı bir hayata doğdular ve ekran bağımlısı bir çocuk her ebeveynin korkulu rüyası haline gelmeye başladı. Zira, ekrandaki bir çizgi film ya da oyun, çocuklara çoğu zaman aileleriyle yapacakları herhangi bir etkinlikten daha keyifli geliyor. Tablet, televizyon veya telefonun vaat ettiği eğlenceyi bir türlü ebeveyn çocuğa sunamıyor. Sonuç olarak da iletişim, paylaşım azalıyor, anne baba çözümü aşırı kısıtlamalarda buluyor ve sinir krizleri kapıya dayanıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2024 yılı Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarına göre, 6-15 yaş grubu çocukların %91,3’ü internet kullanıyor. Çocukların en çok video izlemek amacıyla interneti kullandığı ortaya çıkan araştırmada bu çocukların %61,1’inin sosyal medyayı da kullandığı görüldü. Planlanan süreden daha fazla ekran başında duran ve internet kullanımı için daha az kitap okuyan bu yaş grubu görüldüğü üzere birçok açıdan oldukça risk altında. Evdeki dijital araçların sayısı gitgide artmakta ve çocukların bu araçlarla tanışma yaşı da gittikçe azalmakta.

 

2. Dijital ebeveynlik

Amerikalı eğitim teorisyeni Prensky, günümüz dijital dünyasının insanlarını ‘dijital yerli’ ve ‘dijital göçmen’ olarak ikiye ayırmıştır. Dijital yerliler, internetin, sosyal medyanın içinde doğmuş yeni nesli tanımlarken, dijital göçmenler ise bu teknolojik hayata sonradan dahil olmuş yani dijital çağdan önce doğmuş nesli ifade eder. Günümüz annelerinin birçoğu dijital göçmen oldukları için yeni nesille teknolojinin yarattığı farktan dolayı, farklı bakış açıları, dünya görüşleri ve davranış kalıpları barındırırlar. İşte asıl amaç burada ortaya çıkar. Dijital olanaklarla doğan çocukları bir yandan korurken bir yandan da internetin sunduğu fırsatlardan yararlanmalarını sağlamak için ortaya çıkan dijital ebeveynlik

Dijital ebeveynlik kavramı aslında anne babanın, çocuğunsağlıklı teknolojik araç kullanımı için sahip olması gereken nitelikleri barındıran bir kavramdır. Denge, kontrol, farkındalık, bilinç ve güncellik gibi nitelikleri taşıyan ve bu nitelikleri çocuğun dijital ürünleri kullanırken ona aktarmaya çalışan ebeveynler aslında birer dijital ebeveyndir.

Dijital ebeveynlik kavramı çocuğa sadece dijital imkanları sunmak değil, çocuğa bu imkanlardan faydalanırken nelere dikkat etmesi konusunda rehberlik etmektir. Bu kavramı günümüzde önemli yapan en büyük sıkıntılardan biri gizliliktir. Çocuklar arkasında yatan nedenin farkında olmayarak başka bir amaç uğruna kişisel bilgilerini ve daha birçok şeyi paylaşabilir. İnternetten faydalanacağı fırsatları sunmanın yanı sıra, tanımadıkları kişilerle konuşmamaları, özel bilgilerini kimseyle paylaşmamaları gerektiği gibi kritik uyarıları da anne baba mutlaka yapmalıdır. ‘Dijital yerli’ olan çocuklarımız bazı noktalarda internete bizden daha hâkim olabiliyor. İşte bu noktada güncellik kavramı devreye giriyor. Dijital bir ebeveyn olmak için teknolojideki gelişmeleri mutlaka takip etmeli ve dijital dünyadan geri kalmamalıyız. Temel seviyede teknoloji kullanma becerisi, yeni gelişmeleri takip edebilme, gizliliğin korunması hakkında bilgi sahibi olma, kullanılan dijital araç ve mecraların teknik kullanımını bilme gibi beceriler sayesinde ebeveynler başarılı bir dijital okuryazar ve dijital ebeveyn olabilmektedir. Kısaca, ebeveynlik rollerini değiştiren, genişleten ve sürekli güncellik isteyen bu sorumluluktemelde çocukların sağlıklı gelişimlerini ve korunmalarını ek olarak dijital mecralarda da sağlamak olarak tanımlanabilir.

 

3. Dijital bağımlılığı önleme ve kaliteli zaman

Ebeveynler bu riskle başa çıkmada bazen karmaşa yaşayabiliyorlar. Teoride “Ekran süresini azaltın, tablet vermek yerine oyuncaklarını verin, televizyon izleyeceğine resim çizsin…” gibi oldukça basit görünen, ama uygulamada çocukların ağlama krizleriyle, inatlarıyla bir türlü ne yapacağını bilemeyen anne babayla sonuçlanan bir durum söz konusu olabiliyor. Çünkü ekranla tanışan çocuk için, resim çizmek ya da oyun oynamak daha az uyarıcı aktiviteler haline geliyor. Videoda saniyede bir değişen renkler göz alırken, bomboş beyaz bir sayfada yaratıcılığı ortaya koymak çocuk için cazip görünmüyor. Bu dengesizliği ortadan kaldırmak için teknoloji kullanımının tamamen kesilmesi değil, dengeli ve kontrollü kullanılması kritiktir. Başka deyişle çocuğun ekran başında geçirdiği süre ve izlediği/oynadığı içerik ebeveyn tarafından kontrol altında tutulmalı ve devamlı izlenmelidir.

Dijital mecraların sadece bağımlılık yapan ve zarar veren tarafını bir kenara bırakırsak, yaşadığımız çağda onlardan kısa sürede birçok bilgi edindiğimizi, hayatımızı çeşitli alanlarda çok kolaylaştırdığını göz ardı edemeyiz. Çocuklar için de geçerli olan bu durumun çözümü, onları internetten tamamen koparmak yerine kaliteli içeriklerle ilgilenmelerini sağlamaktır. Dijital mecraların risklerinden dolayı tam kısıtlamaya giden ebeveynler bir noktada çocukların öğrenme imkanlarını da elinden almış olur. Bu nedenle bu mecraları çocukla birlikte kullanan anne baba, onlara eşlik ederken riskleri ortadan kaldırmış olmakla kalmaz, interneti doğru kullanmada çocuklarına rehberlik etmiş de olur.

Aynı zamanda ebeveyn ekran kullanımı ve bağımlılık gibi durumlarda eğer çocuk okul çağındaysa, sınıf ve okul rehber öğretmenlerin yardımından mutlaka yararlanmalıdır. Her ne kadar çocuklar bu dünyanın içinde doğmuş, biz de sonradan bu dünyayı öğrenmiş olsak da aramızda büyük bir uçurum olmamalı. Bunun için çocuklar bu ekranların başlarındayken psikolojik iyi oluşlarının olumsuz etkilenmemesi için bazen sadece ebeveynlerin çabasıyetmeyebilir. İş birliği kurularak hem ailenin hem de öğretmenlerin bu konuda önleyici, bilgilendirici, kontrollü ve sağlıklı sınırlar çizmesi çok önemlidir.

Dijitalleşen dünyada ebeveynle gitgide azalan iletişim ve paylaşım da çağa sağlıklı ayak uydurması için çabaladığımız çocuklarımızla yaşanan sorunların artmasına yol açıyor. Kaç saat ekran başında duracak, acaba düzgün oyunlar ve videolar izliyor mu, ya onu korkutan bir şeyle karşılaşırsa derken bir yandan da iletişim sorunları baş gösterebiliyor. Ekranın parlak ışıkları çocukların gözlerini alırken onlarla vakit geçirmek isteyen ebeveynler yollar aramaya başlarlar.

• Çözümün ilk adımı rutindir. Rutinden kasıt her hafta ya da her gün belirlenen bir aktivite saati olmalıdır. Her gün … saat hep birlikte kitap okuma etkinliği, her cumartesi piknik, her pazar ailecek kahvaltı ve yürüyüş gibi rutinler çocuğun ekrandan uzaklaşmasını sağlar. Aynı zamanda ekran dışında eğlenebileceği, kaliteli zaman geçirebileceği aktivitelere farkındalığı artar.

• Bunu gerçekleştirebilmek bazı anne baba için zor olabilir. Rutine ortak olmayı reddeden çocuklar için merak uyandırmak yapılabilecek bir taktiktir. “Bu cumartesi pikniğe gideceğiz.” demek yerine “Cumartesi piknik için seni sürpriz bir yere götüreceğiz.”, “Kitap okuma saatimizden sonra odanda seni bekleyen bir sürpriz olacak.” gibi motive edici küçük pekiştireçlerle çocuğun dikkati çekilebilir.

• Bütün bunları yaparken çocuğa karşı dürüst olmak, tutarlı olmak (rutini acil durumlar haricinde kesinlikle bozmamak), eğer bir ödül sözü verildiyse mutlaka o ödülü sağlamak önemlidir. Gösterilecek sürprizler ve verilecek ödüller büyük olmamalıdır. Aksi takdirde çocuk ekrandan ayrılmak için sürekli büyük pekiştireçlere ihtiyaç duyar ve bu ödüller gitgide büyür.

• Aynı zamanda ödül bir çikolata, gezme, istenen bir oyuncak olmamalıdır. Bu pekiştireçler geçici bir süre işe yarar. Çocuğun yapmaktan keyif alabileceği aktiviteler ödül olarak sunulmalıdır. Ekranı bırakıp parka gitme, bisiklete binme, hep birlikte oyunlar oynama gibi ödüller hem alışkanlık oluşturur hem de çocukla ebeveynin iletişimini artırır.

• En önemlisi rol model olmaktır. Ekran bağımlılığı ve iletişim azlığı yaşayan bir çocuk istemiyorsak bizim de ekranda geçirdiğimiz maksimum bir süre olmalı ve dijital araçları bir kenara bırakıp ailecek kaliteli zaman geçirmeyi bilmemiz gerekir. Elinden telefon eksik olmayan bir anne çocuğunun ekran süresini ne kadar azaltmaya çalışırsa çalışsın başarılı olamaz. Çünkü çocuklar sadece söze değil davranışa bakarlar. Ne gördülerse ona alışır, normali o belirlerler. Anne babanın teknolojiden uzak vakit geçirdiğini sıklıkla gören çocuk için ekran bağımlılığı riski çok düşüktür.

• ‘Ekransız ortam’ yaratılmalıdır. Evde herkesin birlikte vakit geçireceği bir oda ekransız alan olarak belirlenmelidir. O odada teknolojik aletler bulundurulmamalı, ailenin birlikte vakit geçirmesi, sohbet edip oyunlar oynaması sağlanmalıdır. Ebeveyn,o alanda dijital araç bulundurmamaya sürekli olarak özen göstermeli ve bu uygulamayla ilgili tutarlı olmalıdır.

• Yapılacak etkinlikler belirlenirken mutlaka çocuğun fikri alınmalıdır. Birlikte karar vermek hem çocuğun ekran dışında ne yapmak isteyebileceğiyle ilgili farkındalık kazanmasına hem de özgüven kazanmasınaolanak sağlar.

• Çocuk ekranı bıraktığı zaman ona karşı kızgın olunmamalıdır. Ekranı bırakıp gelen çocuk eleştiriyle karşılanırsa ekrana daha çok ilgi duyar. Çünkü açtığı bir oyunda veya videoda onu eleştiren yoktur. Anne babanın onu özlediğini, onunla vakit geçirmek istediğini çocuğa hissettirmesi bu noktada önemlidir. Çocuk sadece dijital mecralarda önemli olmadığını görür.

 

4. Dijital sınırlar

Dijital sınırlar, sosyal medya gibi birçok dijital mecrada paylaşılmaması gerekilen, bize ait, özel bilgilerdir. Çocuğun dijital sınır kavramını benimsemesi için iletişim temel taktiğimizdir. Çocuğun gözünü korkutmadan, ama etkili olabilecek şekilde onlara gizliliklerini nasıl koruyabileceklerini anlatmalıyız. Bazı örnek sınır cümleleri:

✓ İnternette tanıştığın herkes senin gibi düşünmüyor olabilir. Bazıları söylediğinden çok başka bir insan olabilir.

✓ İnternette gördüğün her içeriğe/bağlantıya tıklamadan önce düşün. Seni korkutan ya da güvende hissetmediğin bir şey olursa bana söyleyebilirsin, birlikte çözebiliriz.

✓ Ekranda okuduğun ya da izlediğin her şey doğru olmayabilir.

✓ Uzun süre ekranda durmak bedenini de zihnini de yorabilir. Bunun yerine birlikte yapmak istediğin başka bir aktivite yapabiliriz.

✓ Fotoğraf, video gibi şeyler paylaştığında bunu herkes görebilir, tanımadığın insanlar da dahil.

Sınırları ifade eden bu örnek cümleler, duruma göre artırılabilir veya değiştirilebilir. Önemli olan bunları ifade ederken çocuğa hissettirdiğimiz duygulardır. Bu cümleler kurulurken samimi olunmalı ve eleştiren bir dil kullanılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki dijital çağda her şey sürekli güncellenir; ama kaliteli zaman, iletişim ve sevgi güncellemeye ihtiyaç duymaz.

 


bottom of page