top of page

YENİ OKULA BAŞLAYAN ÇOCUKLARDA KAYGI

  • Yazarın fotoğrafı: Begüm Rana YEŞİL
    Begüm Rana YEŞİL
  • 3 Ağu
  • 6 dakikada okunur

1. Okula başlayan çocuklarda neden kaygı oluşabilir?

Bakım vereniyle ve alışageldiği çevresiyle tanıdık aktivitelerini sürdüren çocuk için hiç bilmediği, öğrendiklerinden biraz daha farklı kurallara sahip olan ve günün büyük bir kısmını geçireceği okul ortamı korkunç gelebilir. Vaktini oyunlarla, aileyle ve temel ihtiyaçlarını karşılamakla geçiren çocuklar 6 yaşında bir sırada oturup, sessiz kalıp bir dizi kurala tabi tutulmak zorundadır. Her ne kadar hatırlamadığımız için bizim açımızdan normal gelse de çocuklar için kısıtlayıcı ve korkutucu bir deneyim olabilmektedir. Özellikle güvenli bağlanamamış, bakım vereninden ayrı kalmaya alıştırılmamış çocuklarda anne-babasından ayrı saatler geçirmek dehşete kapılmalarına sebep olur. Bunun gibi kaygılı bağlanma stiline sahip çocuklar aynı zamanda anne-babadan ayrı kaldığında onların başına bir şey gelebileceğini düşünüp sıklıkla panik ve endişeli hissederler.

Bir diğer senaryo ise çocuğun o zamana kadar deneyimlemediği bütün bu sorumlulukların ağır gelmesi, başarısızlık korkusu, oyundan kopamadığı için görevleriyle eğlence zamanını dengeleyememesi gibi çeşitli etmenlerden kaynaklı okul kaygısı oluşmasıdır. Artık evdekinden farklı sorumlulukları olduğunu fark etmesi ve yeni bir rol model olan öğretmenle tanışması çocuklar için zorlayıcı olabilmektedir.

2. Okul kaygısı için önleyici olarak neler yapılabilir?

Öncelikle okul kaygısının en sık rastlanan sebebi olan bakım verenden ayrılmak istememe, uzak kalmaktan korkma, ayrıldığında kendisinin ya da bakım verenin başına bir şey geleceğinden korkma düşüncesi için çocuğun doğumundan itibaren dikkatli olunmalıdır. Çocukta güven ve sağlıklı bir bağlanma oluşturmak için yaşamın ilk 5-6 yılı oldukça kritik ve hassastır. Bebekle ten teması, ağladığında bakım verenin fiziksel ve duygusal yakınlığı önemli rol oynar. Bebek bakım veren uzaklaştığında huzursuzlanıyorsa, geri geldiğinde mutlu oluyorsa güvenli bağlanmıştır. Bu da bebeğin bakım verenin gitse bile geri geleceğini bildiğine işaret eder. Bunun farkına varan bebek gerektiği kadar dışa dönük ve mesafe oluştuğunda gerektiği kadar sakindir. Bu durumun en büyük tehdidi anne-babanın dışarı çıkacağında, çocuktan uzaklaşacağında bunu gizlice yapmasıdır. Çocuk oyalanarak dikkati dağıtılıp başka bir yere baktığında odayı terk eden ebeveynler çocukta şok ve korku durumunu yaratırlar. Çocuk anne-babaya karşı güvenini kaybeder ve uzaklaşmaları çocuk için her seferinde büyük bir tehdit durumu oluşturur. Bu deneyimleri yaşayan bebekler büyüdüklerinde kaygılı ya da kaçıngan bağlanma gerçekleştirdikleri için okul ortamına uyum sağlayamama ve yoğun kaygı yaşama eğilimindedirler. Çocukta güvenli bağlanma gerçekleştirmek için bu faktörlere dikkat edilmelidir.

Çocuktan ayrılması gereken durumlarda ebeveyn sakin bir ses tonuyla nereye gideceğini söylemeli ve “Gidiyorum ama işlerim biter bitmez döneceğim.”, “Ben gidiyorum ama sen burada güvendesin ve ben gelince birlikte vakit geçireceğiz.”, “Seni burada bırakmıyorum, sadece işlerim bitene kadar ayrı kalacağız, biraz birbirimizi özleyeceğiz.”, “Beni beklerken burada güzel oyunlar oyna, keyifli vakit geçir. Ben geldiğimde neler yaptığını konuşalım.” tarzında net cümleler kurmalıdır. Bu tür cümleler kurulduğunda elbette ilk başlarda çocuk onay vermeyebilir, uyum sağlamayı tercih etmeyip ağlama krizlerine girebilir. Bu oldukça normaldir ve ebeveyn başta bu cümlelerin işe yaramadığını düşünmemelidir. Her ayrılık durumunda bu ifadeler kullanıldıkça ve çocuğa verilen söz tutulup zamanında geri gelindikçe çocukta güven duygusu oluşacaktır. Çocuk zamanla “Annem/babam gidiyor ama dediği zamanda geri gelecek, onunla tekrar vakit geçireceğim.” düşüncesi oluşacaktır. Bu teknikte dikkat edilmesi gerekilen en önemli konu çocuğa karşı tutarlı olmaktır. Gerçekten işleri bitince dönen, döndüğünde çocukla vakit geçiren, ona kurduğu cümlelerdekiyle uyumlu davranışlar sergileyen ebeveynler çocukta güvenli bağlanmanın anahtarını elinde tutar.

Okul kaygısı oluşumunda bağlanma dışında tuvalet eğitimi ve okul öncesi hazırlıklar da önemli rol oynar. Günümüzde birçok okulda alaturka tuvaletler mevcuttur ve klozete oturmaya alışmış çocuklar okulda tuvaletini tutma davranışı sergileyebilir. Bu nedenle tuvalet eğitimi verilirken hem klozete hem de alaturka tuvalete alıştırılması tavsiye edilir. Çünkü tuvalet temel ihtiyaçtır ve çocuk bu ihtiyacını okulda karşılayamazsa okula karşı olumsuz tutum geliştirir.

Okul çağı gelmeden çocuğa boyama ya da boş kâğıda çizimler ve karalamalar yapmasına olanak sağlanmalıdır. Böylece çocuğun hem ince motor becerileri gelişir hem de okula ilk başladığında kalem tutma, düz çizgi çizme gibi temel becerileri kolaylıkla yapabilir. Okul çocuk için başta çok yeni ve farklı bir deneyim olduğu için temel ihtiyaçlarını gidermeyi öğrenmiş olması ve ince motor becerilerinin gelişmesi kaygı oluşumunu önemli derecede önler.

Çocuklar okul ortamında birçok akranıyla aynı ortamda belli kurallar çerçevesinde uyum sağlamayı ve öğrenmeyi öğrenir. Fakat bu kadar küçük yaşta çocuğun belli sınırlar içinde birbirleriyle geçinebilmeleri oldukça zordur. Bu nedenle okula başlamadan önce ebeveynin paylaşmayı öğretmesi, akranlarıyla oyun oynamasına olanak sağlaması önerilir. Arkadaş olmayı bilmeyen çocuk sınıf ortamında zorbalığa uğrayabilir ya da bizzat kendisi zorba davranışlar sergileyebilir. Dışlanma ve geçimsizlik sorunları çocukta yine okula karşı kaygı duygusu geliştirmesine, okulu korkunç, mutsuzluk kaynağı ve huzursuz bir ortam olarak tanımlamasına sebep olur. Kısaca çocukta olumlu okul duyguları geliştirmenin yollarından biri de akran aktiviteleridir. Çocuk, oyunda öğrenir. Bütün hayatı oyundur ve farklı dünyaları, farklı rolleri oyunda deneyimler. Arkadaşlarıyla geçirdiği vakitlerde oyun kurmayı, orta yolu bulmayı, küsüp tekrar barışmayı öğrenir ve ileride tecrübe edeceği ortamların bir çeşit fragmanını yaşar.

3. Bakım veren kaygıyı nasıl fark edebilir (Çocuktaki olası etkiler ne olur)?

En sık karşılaşılan durumlardan biri karın ağrısıdır. Çocuk okuldayken öğretmenine sıklıkla karın ağrısı şikayetiyle gelebilir. Karın ağrısı, çocuğun okulda karşılaştığı bir zorluk ya da sıkıntı sonucu gerçek de olabilir; anne/babanın onu okuldan alması için söylediği gerçeği çarpıtma da olabilir. Devamlı karın ağrısı durumunda ebeveynin doktora götürmesi önerilir. Tedavi sonucu gerçekten bir sorun olup olmadığı anlaşılır. Ya da çocuk, ebeveynin kendini okuldan alacağını öğrendikten sonra karın ağrısını unutmuş gibi normal davranıyorsa okuldan çıkmak için hakikati saptırmış olabilir. Karın ağrısıyla aynı durum mide bulantısı, kusma gibi semptomlarda da geçerlidir.

Çocukta okul kaygısının oluştuğu sadece fiziksel değil duygudurum ve davranışsal tepkilerle de anlaşılabilir. Okul sabahları ya da tatil dönüşleri yaşanan ağlama krizleri, içine kapanma, normalden fazla uyku (okul sabahları gitmemek için uyumataklidi yapma), okulda gerçekleşmemiş olay ya da kavgalardan bahsetme gibi can sıkıcı etmenler bulunabilir veya fiziksel semptomlara eşlik edebilir. Böyle durumlarda öğretmenle iş birliği yapılarak çocuğun kaygısının altında yatan asıl sebepler bulunmaya çalışılmalıdır.

Çocuk okula başladığında hala oyun çağındadır. Ve çocukların dili oyundur. Oyunlarda kurduğu senaryolar çocuk farkına varmadan dinlenebilir. Çocuk oyunda, okulda yaşadığı sorunları, sınıf arkadaşlarının ona yaptığı veya söylediği şeyleri, öğretmeniyle yaşadığı bir sıkıntıyı oynayabilir. Özellikle fark edilen bir senaryo oyunlarında tekrar ediyorsa çocuğun okulda oynadığı oyuna ilişkin sorun yaşadığı düşünülebilir. Ebeveynler bu noktada sakinliğini korumalı ve çocuğu okulla ilgili kaygısı hakkında bunaltıcı şekilde sorgulamamalıdır. Yapılabilecek en pratik çözüm şüpheleri okul rehber öğretmeni ve sınıf öğretmeniyle paylaşıp sonuç için çözüm yolları aramaktır.

4. Kaygıyla nasıl başa çıkılır?

• Çocuk henüz okula başlamadan önce ebeveyn çocuğa okulun nasıl bir yer olduğunu, orada neler öğrenebileceğini, birçok arkadaşının olacağını öğretmelidir. Çocuk okulun eğlenceli, öğretici ve keyifli bir yer olduğunu bilerek okula başlarsa kaygı yaşama ihtimali yüksek oranda düşer.

• Velinin sınıf öğretmeni ile iletişimi kesilmemelidir. Veli ile öğretmen arasındaki düzenli ve sağlıklı iletişim çocuğun gelişimsel sürecini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmesi için önemli bir durumdur.

• Çocuk okuldan geldikten sonra anne-baba mutlaka çocuğa vakit ayırıp okulda neler yaptığını, neler öğrendiğini sormalı ve aktif şekilde dinleyip tepki vermelidir.

• Çocuk okulda yaşadığı sorunlar olduğunu ebeveyne rahatlıkla anlatabilmelidir. Bunun için de anne-babanın kabullenici ve tarafsız olması önemlidir.

• Okul rehber öğretmeni ile iletişim içinde olarak çocuğun yaşadığı kaygının ana sebebi öğrenilmeye çalışılmalıdır. Literatürde buna “kök sorun” denir. Çocukların okul kaygısıyla ilgili yaşadıkları kök sorunlar çok farklı olabilir. Anne-baba okul rehber öğretmeninin talimatlarına uymalı ve mutlaka uyumlu olmalıdır. Kök sorun, başarısızlık korkusu, öğrenme güçlüğü, yetersizlik hissi, topluma uyum sorunu, yalnız kalma korkusu, ayrılma kaygısı bozukluğu gibi faktörler bu kök sorunlardan bazılarıdır. Kök sorun saptandıktan sonra çocuk o doğrultuda iyileştirilmelidir.

• Çocuk, sınıfında bir arkadaşıyla sorun yaşıyorsa kesinlikle anne-baba doğrudan sorun yaşadığı çocukla iletişime geçmemelidir. Bu hem kendi çocuğunuzun öz güvenini düşürür hem de diğer çocuk için endişe ve korku yaratan bir durum olur. Sınıf ve rehber öğretmenlerine durum anlatılarak dolaylı çözüm kesin ve sağlıklı sonuç verecektir.

• Anne-baba çocuğun okula devamı konusunda tutarlı ve kararlı olmalıdır. Eğer “Bugün canın istemiyorsa gitme.”, “Bugün karnın ağrıyorsa öğretmenine haber veririm gitmezsin.” gibi cümleler kurulursa çocuk kaygısının çözümünü değil geçici çıkış yolunu bulmuş olur. Sonuç olarak kaygı asla çözülmeyebilir, çocuk okul kaygısını yaşamamak için, okuldan kaçmak için türlü davranışsal veya duygusal semptomlar gösterebilir.

• Anne-baba çocuğa kesinlikle “Okulda ağlarsan seni yurda veririm/ arkadaşlarına rezil olursun/ öğretmenin seni sınıftan atar …” gibi tehdit cümleleri kullanmamalıdır. Çocuk bu durumda okul kaygısını hiç olmadığı kadar fazla yaşar ve nasıl yansıtacağını bilemediği için alt ıslatma, regresyon gibi yeni belirtiler ortaya çıkabilir.

• Kardeş sahibi olan çocuklarda okul kaygısı sıklıkla görülür. Çocuk, evde annesi kardeşiyle ilgilenirken okula bırakıldığı için istenmediğini düşünebilir, dışlandığını ve ailesinin kendisini kardeşi kadar sevmediği inancına saplanabilir. Bu durumda aile okuldan sonra ve haftasonlarında hep birlikte vakit geçirmelidir. Çocuğa “Biz senin okuldan dönmeni beklerken yaptığımız her şeyi sen gelince hep beraber yapacağız.” mesajını vermeli ve tutarlı davranarak gerçekten o aktiviteleri yerine getirmelidir.

• Çocuk, öğretmeni ya da sınıf arkadaşlarıyla yaşadığı sorunu anlattığında çocuğun kötü düşüncelerini güçlendirecek yorumlar yapmamalıyız. Örneğin, “O arkadaşın daha önce de birine zarar vermişti zaten.”, “O arkadaşınla bir daha oynama, oyuna girmeye çalışırsa öğretmenine şikâyet et.”, “Öğretmeninle bu durumu konuşmuştum ama bize hiç yardımcı olmadı.” gibi ifadeler çocukla empati değil sempati kurulduğunun göstergesidir ve sempati duymak çocuğun sorununa bir çözüm değil sadece engel olacaktır.

5. Başa çıkmada kimlerden yardım alınır?

Öncelikle sınıf öğretmeni ve okul rehber öğretmenine durum bildirilmelidir. Eğer kaygı çok fazlaysa ve başa çıkmada zorlanıyorsa okul rehber öğretmeninin yönlendirmesiyle çocuk psikologlarına, oyun terapistlerine başvurulabilir. Anne-baba yönlendirildiği birimle iş birliği içinde olmalı ve terapistin geri dönütlerini okul rehber öğretmeni ve sınıf öğretmeni ile paylaşmalıdır.

 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page